Selin Aktan biyografisi

Fotoğrafım
istanbul, Türkiye
Selin Melek Aktan, Cerrrahpaşa Tıp Fakültesindeki eğitimini tamamladıktan sonra İngiltere'de College Fashion Design bölümünü bitirdi. Belçikalı bir galeri sahibinin sergi teklifi ile profesyonel sanat hayatına başladı.Anadolu motif ve renklerinden esinlendiği ''orientalpopart koleksiyonuyla 2004 Zurih Art Show'un en avangard sanatçısı seçildi.Çalışmalarını Yunanistan Bulgaristan, Isviçre,Fransa, İtalya Polonya,Avusturya ,Danimarka, Mısır, LosAngeles,NewYork, Miami' de sergileyen Aktan'ın eserleri 2009da USA Museum of the Americas koleksiyonuna alındı. İtalya'daki İnsan Hakları sergisine davet edilen Aktan'ın''Savaşta Çocuk''eseri Caserta Müzesine alınırken,bu konudaki yazısı Amerika'daki surfax tarafından dünyayı besleyen en iyi makaleler arasına seçild.2007 de yayınladığı ''Aşk Selinde Uçuşan Melekler''şiir kitabı ÇYDD yararına satılan Selin,2010da eğitim projelerine destek vermek amacıyla söz ve müziği kendisine ait ''Rüzgarlara Fısıldadım ' 2012de ise ''Şaka gibi herşey''albümlerini çıkarttı.Aktan 2010 da Nişantaşı'nda Apeiron Artplus Galeriyi kurdu.

10 Kasım 2007 Cumartesi

wild is in the wind,Nina Simone

saklambaç oynayalım mı seninle

Senin bu hırçın hallerin
Beni eğlendiriyor
Anlaşılan
Her kaprisini çeken
Bir anne özlemindesin
Bense hala babamı arıyorum
Madem büyütemedik çocuk hallerimizi
Hadi o zaman
Bari oyun oynayalım
Ben anne olayım sen baba
Evcilik olsun oyunumuzun adı.
Olmaz mı?

İlle de körebe mi oynayalım diyorsun?
Bıkmadın mı gözlerin kapalı
Her heyecana umutla koşmaktan
Ayak izlerini takip edip çocukluk travmalarının
Hüzünlerle köşe kapmaca oynamaktan
Hangimiz incitmedik ki kendimizi bu oyunlarda
Kanatıp da kendini acıtma yüreğini
Aradığın sevgi zaten evrenin her yerinde
Bir de içindeki unuttuğun MELEKte

Elim sende oynayacağız diye
Boşuna kovalıyoruz yorgun egolarımızı
Günler bizi, biz başarıyı kovalarken
Bir de bakmışız ki yaşamın kıyısındayız
Iskalamışız tüm güzellikleri
Misket kovalarımız dolsa da
Oynayacak kimse kalmamış yanı başımızda


Sen saklambaç seversin ya
Hadi gel son oyunumuz olsun bu
Gölgeler arasında sakladığın
Sevgi dolu seni arayalım
Yollarda düşe kalka kaybettiğin
Mutlulukları bulup çıkaralım

Hesapsız kitapsız yalansız yanlışsız
Bir aşkın olsun şu kısacık hayatta
Bakma bu oyunda kimin kazandığına
Alt tarafı
Şakacıktan sen hep sobelenirsin bana
Ben de sobelediğimi düşünüp
Sevinirim yarınlara
Unutma kuralları olmayan
Bir tek oyun var bu hayatta adı AŞK

Bak ona kadar sayıyorum
Elma dersem çık armut dersem çıkma
Sobe... aşkkkkk..

MARIO FRANGOULIS ( SOMETIMES I DREAMS)

Sevdiğim müzik..

28 Ekim 2007 Pazar

Öylesine sevdim işte seni

Öylesine sevdim seni
Sendeki gerçeği göremeden
Tanımadan bilmeden
En şık elbiseleri giydirdim sana yüreğimde
En güzel gülüşleri oturttum yüzüne
Belki de
Hiç bilemeyeceğin duygular yakıştırdım sana
Hayalimdeki yüz ve beden senindi
Ama diğer her şey benden sana hediye
Ödünç verdiğim hikayelerle
Keyifli oyunlar oynattım sana
Sen hiç ihanet etmezdin bana
Hiç yalan söylemez
Hep gizliden gizliye
Derinden derine severdin beni
Mutlu olurduk göz göze gelince
Bir bakışla anlaşırdık yüzlerce kişinin içinde
Ellerimizden sevgi akardı yüreğimize
Acıtmazdı biri diğerinin hislerini
Kanatmazdık eski yaraları
Güle oynaya geçerdi hayatımız
Her sabah uyandığımızda
Bir öpücük yollardık hayata
Bize bizi verdi diye
Oysa ben hiç seninle yaşamadım ki
Gerçek seni keşfetmeden
Tanımadan bilmeden
Öylesine sevdim seni
Anlayınca aslını anladım ki
Ben sana değil hayallerime aşık olmuşum
Dayanamayıp bir bilene sordum
Zaten aşk da budur dedi bana
Herkesin aşkı kendineymiş sonunda
İyi o zaman sende kalsın, o güzel yüzün
Yüzün uysa da ruhun uymadı bu oyuna
Oyunun yazarı benim ya
Oyuncu değişikliği gerek bşimdi ana ,
Sahneler aynı olsa da
Hadi bana eyvallah
Aldım aşkımı senden düştüm yine yollara
Gidiyorum hayalimi bulmaya
Torbamda ısırdığın beklentilerim
Bir de solmayan ümitlerim

22 Ekim 2007 Pazartesi

Ah şehidim,Mehmedim

Sevinciydin doğduğunda babanın
Kulağına okunan ezanlarla kondu adın
Dizini kanattığında bahçede oynarken
Evladım diye koştuğu bebeğiydin annenin
Davul zurnalarla askere uğurlanan
Vatanın emrine verilendin.
Ah MehmedimAslan yürekli erim
Kimler kıydı sana
Oysa çok yaşanacak günlerin vardı daha
Birilerinin oğlu
Birilerinin yavuklusu
Doğmamış çocukların
Gelecekteki babasıydın sen
Davul zurnalarla evlenecek,
Sonunda seninde çocukların olacaktı,
Oğlun olunca sevinecek,
Kızın olursa yerinecek
Ama yine de onu deli gibi sevecektin.
Koşturacaklardı ardından ,
Sen de kızacaktın yalancıktan
Yaramazlık yaptıklarında
Kaşlarını çatacak
Arkadaşlarınla askerlik anılarını konuşacaktın
O günleri unutulmaz kılan
Bizim bir çavuş vardı diye başlayan
.Ah şehidim şehidim
Aslan yürekli Mehmet'im
Sen ki ülkeme canım feda olsun diyendin
Ama bu ülkeye ölün değil
Dirindi lazım olan
Bir hayattır elinden alınan
Yalnız senin değil
Kanayan yüreğimizle
Hepimizin hayatıdır giden
Barış olmadan bu ülke, ülke olmaz
Birlerinin oğluydun
Belki birilerinin sevgilisi
Kocası, babası olacaktın sen
Birilerinin oğludur seni vuran da
Onun da vardır bir bekleyeni
Bugün sen, yarın o
Yetmez mi kardeşin kardeşe düştüğü
Bilinmez midir kanın kanla temizlenmediği
Nerede görülmüştür
Öfkenin barış bolluk getirdiği
Oysa çok yaşanacak günlerin vardı daha
Mehmet'im Aslan yürekli erim , şehidim
Bu vatanın kınalı kuzularına
Güzel evlatlarına anlat gittiğin yerlerden
Dünya vurmak vurulmak için değil,
Yaşamak ve yaşatmak içindir

19 Ekim 2007 Cuma

kod adı simli pembe

Günahlarını renklendirme
Minik bir kertenkeleye
Sahte kelebek kanadı takmanın
Olmaz mazereti
Kimse bir başkası olamaz
Belki günahın da yoktur
Mutluluklar dilemiştim ya sana
O fırtına da anlaşılan
Gülün dikenine takılı kalmış
Kanatmış yüreğini
Lakin
Kızmak hak değildir sana

Giden sen,
Beklemeyen ben...
Sen uçan kertenkeleliğe soyunmuşken
Serçeye düşen
Karanlık bir mağaranın
Kör kuşu olup
Matem duvarlarında çırpınarak
Ölümü beklemek mi sence

Serçeliğimi ödünç almıştım
Taze bir kalpten
Mağaranın kapısından girebilmek
Uyuyan bir kertenkelenin kulağına
Aşkımı fısıldayabilmek için

Oysa kurtlarla koşan
Kadındım ben ezelden
Alışkınımdır yüreğimi elime alıp
Umutlarımı savurarak rüzgarlara
Vahşi ormanlarda
Çıplak ayak yürümeye
Fırtınalar koymaz bana
Kayıplarımdan göğsüme
Yıldızlar yaparım
Nişanlarım çoktur
Zırhım sağlam
Delip de geçmez kurşunlar
Minik yüreğime

Yol ver geçeyim
Sen emanet kanatlarınla
Uçmak isterken başka hayatlara
Mağarada bıraktığın
İskelet olmasın bu ruh
Hayat bekletmeye gelmez
Kanma serçeliğime
Minik kertenkelem
Kod adım simli pembe olsa da
Ceylanlarla çok kapışmış
Eski bir amazonumdur ben
Tozumu silkeler yürürüm bak geleceğe

14 Ekim 2007 Pazar

Eflatun pişmanlıklar

Eflatun pişmanlıklar gözlerinde
Yasak tutkularından arta kalmış
Yalnızlığın yine heybende
Bir yanında kayıp benliğin
Diğer yanında
Ruhlar dükkanından seçtiğin ruh
Arka sokakları tılsımlı bulan
Çöp tenekelerinde
Yıldız tozları arayan sen
Hayallerinle boyadığın renkler
Uymadı bu dünyaya
Tutunamadın ya yeni hayatlara
Merhabaların kıyısındasın yine
Ayı katledip, dünyaya inişe geçtin
Ama söyle bana sevgili
Dönmek isterken buralara
Gölgeler ülkesinde yitirmediğin güneş
Avuçlarında kırmadığın gün kaldı mı

Aşkımızı sorma bana
O zaman tuzağına kurban
Ruhuna tecavüz etmediğin
Bir ben kaldım
Bir de inadına esen mutluluk rüzgarım
Bırak ta içinde
Kederli sarmaşıklar yerine
Günebakan çiçeklerinin büyüyeceği
Gizli bahçem de
Geleceğime şatolar yapayım
Bir gün yıkılmamı beklesen bile
Bırak beni yine
Sensiz günlerimde kalayım

Gizli bahçenin hırsız bahçıvanı
Hadi git başımdan ,
Benim kalelerim yüksek
Yollarım düz gelir sana
Düz yollarsa sıkıcı
Gökkuşağında siyahı ararsın sen
Meleğin içinde şeytanı
Neşenin tohumunda
Matem filizleri büyütmek istersin
Acılarla beslenen eş ruhum
Bir zamanlar sevdalıydık diye
Kopartmaya çalışma
Yine beni dalımdan
Çöpçatan hayat çatmasın bizi bir daha
Dokunma ruhuma
Eski günlerden
Tecavüz edemediğin tek güzellik ,
Bir o kaldı da geriye
Onu da kaptırmam sana bir daha
Bilesin....

9 Ekim 2007 Salı

Selin Aktan grafikler







Geçmişin çan sesleri ve mendil içinde akide şekeri


Fırtınadan önceki sessizlik bu
Gizemlere yapışıp kaldı rüzgar
Harap bir evin boş odalarında
Hayalet ruhum asılır hayata
Yıldızlara tırmanmak için
Biliyorum merdivenler alev alev
Her bir basamağında vurgunlar
Şeytanın nefesi ensemde
Yok oluru yok
Kiracısı olmak için dünyanın
Çilingiri olmak lazım hayatın
Issız koridorlarda yankılanır
Geçmişin çan sesleri
Görkemli bir çaresizlikle sunulan
Gelecek günlere
Dantel ruhumdaki salkım saçak
Sevgiler yeter mi sence
Sökülür düşler oradan buradan
Günahkar bedenlerde
Yama tutmaz aşklar yeniden
Dilek ağacını sulamayı unutma
Viranedeki solmayan
Tek güzellikti o
Kıpkırmızı bir dünya
Kan gövdeyi götürüyor
Günün ilk ışığında
Rüyalarımı tabuta koydum
Aşk yoksa düş de yok
Al bu cehennem meleğini de götür
Sorgulamasın bugünleri boşuna
Bana sadece anılarımı verin
Yeniden okuyayım hikayemi
Bir de annemi verin bana
Ninniler söylesin yine kulağıma
Öpünce geçsin tüm yaralarım
Babam elimden tutsun
El öpmeye götürsünler akrabalara
Anneannemi istiyorum
Anlatsa da naftalinli masallar
Söz ,bu sefer dinleyeceğim
Gözlerimi kırpmadan, hiç oflayıp puflamadan
Aynı şeyleri tekrarlasa bile ak saçlı dedem
Her biri yeni gibi oldu şimdi bak
Pamuk yanaklarına
Öpücükler konduracağım onların
Ne olur geri verin bana özlediklerimi
Hepsinin kıymetini bileceğim
Söz, yaşımı da büyütmeyeceğim sorduklarında
Mendil içinde akide şekeri gibi
Eski bayramlarımı geri verin bana ne olur

7 Ekim 2007 Pazar

Sil baştan

Kurgusu bitmiş oyuncaklar gibiyim,
Hoş kursalar yeniden
Çalışır mıyım bilmem,
Belki de düşerim uçurumlar boyu
Kırılır darmadağın olurum
Ölüm bile beğenmez beni
Dişinin kovuğuna gitmem
Azrail terk eder yaşayan cesedimi

Pembesi yitmiş bir şeftali dalında
Solmuş çiçekler gibiyim
Kurumuş dalları yağmura kör
Yaprağında hüzün titreşen
Rüzgarın matem rengindeyim
Kırmızıya hasret bu kalp
Yeşile dargınım,hayata yorgun

Baharlara teğet geçmişim
Karda çırılçıplak kalmış ateş,
Ateşlere düşmüş ay,
Ayağa kalkamayan güneş
Denizde boğulan balıklar gibiyim
Elini uzatsan bile tutamam
Yakalayamam günleri
Dermanım yok yarınlara
Sıfır noktasında kayıp
Hayata biletsiz bir yolcuyum

Toza dumana aldırmadan
Vahşi topraklarda Uçan bir şahinken
Bulutlara çarptım hiç yoktan
Kolum kanadım kırık
Avlanmalara yorgun
Kendisi av olmuş
Kör bir avcıyım şimdi
Tüfeğini çoktan bırakmış
Kutup soğuklarında
yalınayak bir ruh
Üşüyorum

Raflarda unutulmaya yüz tutmuş
Harfleri darmadağınık
Başlığı çoktan silinmiş
Son sayfası yazılamadan yitmiş
Okunmalara yasak
Anlamı solmuş kitap gibiyim
Hikayemde tüm noktalamalar yanlış
Yersiz yurtsuz bir ünlem işaretiyim
Parantezim yok

Bir anılarım vardı
Onlar da kayboldu bir yerlerde
Belki de ben unuttum
Saklambaç oynarken sobelendiğim
Sakıncalı oyunların içinde
Bir gün gelip anılar bulur mu beni
Ağır aksak yürüdüğüm bu yollarda
Gelir mi mavinin rengi geriye
Ben, eski ben olur muyum yine

Hesaba oturup hüzün mevsimleri ile
İdama yollar mıyım tüm korkuları,
Gardiyanı olup son bir neşenin
Solmadan renkleri
Dönermiyim güller ülkesine
Sever miyim yeniden
Uzlaşır mıyım herkesle,her şeyle
Hatta kendimle bile
Peki öyle olsun bakalım
Kadere son çalımımdır bu
Sil baştan sevgili,
Hadi sil baştan

Kırık dökük günlerin kırık dökük hikayelerine yeni bir parantez açmakdır bazen hayatı yaşamak. Yorgun da olsak,bıkkın da, sil baştan deyip her güne yeniden umutla başlayabilmek...)

12 Eylül 2007 Çarşamba

Aşklar,anılar ve kutudan geriye kalanlar

Anı kutumu karıştırdım dün gece
Sarmak gibiydi kendi filmimi geriye
Taş gibi ağırdı bazı mutsuz anlar
Taşırsam onları bugüne
Biliyordum yolumu yavaşlatacak
Hızımı keseceklerdi
Karar verdim bakınca mazime
Sil baştan bir geçmiş yapmaya kendime
Sadece güzellikleri alıp yürümeliydim
Mutluluklarla dolu bir geleceğe
Eski aşklarıma da baktım bir bir
Sevdiğim, sevildiklerim
En üstte durmalıydı anı kutumda
Mutsuz olduğumda hatırlatmak için
Yeniden mutluluğun varlığını bana
Değerli mücevherler gibiydi onlar hayatımda
Bazılarınınsa modası çoktan geçmişti
Çok zordu zamana uydurmak
Kim bekler ki yeniden bir saat yağmur altında
Görmek için beni 5 dakika okul kapısında
Ben oturur muyum kütüphanede 3 saat
Aynı havayı teneffüs etmek için
O bilmese bile onunla
Belki de hiç karşılaşmam bunları yaşatanlarla
Ama atmaya kıyamadım işte eskimiş de olsalar
Bakması güzeldi artık hiç kullanmasam bile
Kırık bozuk aşkları attım
Yer açmak için yenilere
İyi anıları aldım, kötüleri bıraktım
Heveslerimi de koydum aynı sepete
Bir de yapmak istediklerimi
Güzel günlere doğru yola çıktım sevinçle
Anladım ki hafiflemek iyi oluyormuş
Zaman zaman temizlik yaparak maziye

16 Ağustos 2007 Perşembe

Türkler marsa giderse neler olur

Türkler Marsa gidiyor ve ilk uzay gemisi kalkmak üzere...Ortalık panayır yeri gibi....Her şey de olduğu gibi burada da özgün stilimiz kendini göstermekte ve değişik sahnelerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.Kameramanımız uzay gemisine binmeye hazırlanan yolcuların ve onları uğurlamaya gelenlerin arasında dolaşmakta..Bir yığında seyirci toplanmış.İşte gözümüze ve kulağımıza çarpanlar;Nişantaşı mıntıkasından iki hanım sohbetteler;
-Şekerim uzayda zaten yer çekimi olmadığı için insan doğal olarak botokslu gözüküyormuş..
-Ay ne şeker,her ay estetikçilere taşınmaya gerek yok yani.
Manken kızımız arkadaşıyla fısıldaşıyor;
-Bana sen de gel dediler ama kabul etmedim, basınç değişikliğinden yolda silikonlar patlıyormuş.Göğüslerim patlamasın diye şimdilik marsa gitmiyorum.
Stil ikonu sosyetik hatun telaşta;
-Chanel özel yapım ilk uzay kreasyonununu bu yıl Mars’ta sergileyecekmiş.Almazsam çatlarım vallahi
Televole kızının derdi başka;
-Bülent Ersoy da bu gemiyle gidiyormuş doğru mu? Ceza olsun diye Armağan’ ı yanına almamış diyorlar..
Kameraman soruyor;
Amcacım bu çıkının içinde ne var;
-Ne olsun evladım biz Gayseriliyek..Yingen yolluk koyduydi,pastırma sucuk felan.Allah ne verdiyse işte.
Birileri geç kalmış anlaşılan, nefes nefese soruyor;
.-Acaba rötar var mı rötar?
-Yok abey, ön sıraları milletvekillerine ayırmışlar,gemi onları bekliyomuş.
Elindeki mars dondurmasını yalayan küçük çocuk annesini çekiştirmekte
,-Anne ya, marsa gider diyor, dondurma gemisi mi orası?Ben de gidicem..
-Uslu dur oğlum, çekiştirme eteğimi, bi tane patlatıcam görücen şimdi.
New Age takılan kız,
-Ya orada zaten dünya mıntıkasından çıktığın için tüm egolarından uzaklaşıp başka bir boyuta geçiyorsun.Doğal olarak kodların açılıyor.Meditasyona bile gerek kalmıyor..Mars manyetik alanına girince tüm vücudun dengeleniyor.
.-Ben duydum, Madonna o vücudu pilatesle falan değil,marsa gide gele yapmış.,
-Hadi ya,zaten onlarda para var,belki de onun marsa gitmesine gerek kalmıyordur,mars ona geliyordur icabında.
-Yok canım, marstan masör getirmiş diyorlar.Adam bir masaj yapıyormuş, selülit falan kalmıyormuş.
Yaşlı teyze kocasını yolcu etmekte;
Sor bakalım muavine, ay da duracaklar mı?
-Ay da dursa ne yapacaksın hanım?Ayı mı satın alacağız?
-Yok bey, bizim torun evlensin diye adağım vardı da, şu çörek otunu aya atıver diyecektim.Oranın toprağı uğurlu diyorlar.Tez zamanda evleniliyormuş.
Evlilik lafını duyan otuzlarında iki genç kız ;
-Teyzeciğim hocalar kilit açın diyor.Marsta bir kiliti üç kere açarsan, kısmetin de açılıyormuş.Oranın enerjisi süpermiş...
Arkalarında iki kız fısıldaşmakta;
-Ayol bunlar erkekler Mars’tan, kadınlar Venüs’ten kitabını okumamışlar galiba..Zaten orası erkek dolu. Kilit açmaya ne gerek var.Erkekler doğal ortamında yani.
Delikanlılar sohbette;
Kızlar var ya, acaip güzelmiş.Ruslar yanında halt etmiş.Orada Coca Cola olmadığı için bir colaya istediğin kızı götürüyormuşsun,
İki kalabalık grup kızgınlıkla birbirine bakmaktadır.Aralarından biri karşı gruba bakar ve elindeki bayrağı kaldırarak bağırır, EN BÜYÜK FENER geridekiler ona katılır. BAŞKA BÜYÜK YOK.
Öbür grup ağır takılır.Bu sene marsa ilk bayrağı diken takım GALATASARAY olacaktır..Mars Galatasaray’lılarındır, Galatasaray’lıların kalacaktır.
Borsacı yatırım uzmanı ekonomi muhabirinin sorularını yanıtlamaktadır;
Dolarda dalgalanma beklemiyoruz. Marsa ayak basıldığı an borsada oynama olabilir.
Ekonomi bakanı demeç vermektedir;
Faizlerde düşüş yok.Televole muhabiri yayındadır:,Yine her zaman olduğu gibi renkli mars gecelerini anlatmak için sizlerle olacağız. Uçan kuş ekibi olarak gün be gün kim nerede nasıl anlatacağız.
-Ya abi, cep telefonları orada çekmiyormuş doğru mu?
İki amca ellerindeki tesbihleri çekerek sohbet etmekteler-;
-Meclis toplanmış,Allah’ın izni ile Mars’ın ortasına cami yapma projesi onaylanmış.Erdoğan bundan sonra cumaları orada kılacakmış diyorlar
.-Hacı abey, kıbleyi gösteren pusulayı aldın mı pusulayı?
-Baykal Avrupa topluluğuna girmeden marsa gidilmesine çok muhalefet etmiş ama yasayı geçirememişler diyorlar.
İş adamları heyeti gemiye binmeden önce kenarda son sigaralarını içmekteler;
Marsta yeni iş imkanları ,yatırım alanları yaratmak ve ilişkileri geliştirmek için gidiyoruz.
Biri cebinden çıkardığı kağıda bakar,
-Ya hanım oranın kremleri çok güzel oluyor dedi, siparişlerini unutmasak bari.Bizim oğlan da Mars tişörtlerinden ısmarladı.Çok güzel yıka yıka giy diyorlar.
Mangalını yüklenmiş giden adam,
-Marsta kendi pişir kendin ye çok güzel oluyomuş dediler,piknik yapıp gelek diyoruz
.-Yeni rakıyı unutma amca ,orada bulamazsın.
-Duydun mu Demet Akalın onlar dünyada ben Marsta söylüyorum, muhatabım olamazlar demiş.
Kız annesi ile kavga etmekte.
-Ya kız anne ben sana dolma kutusunu iyice sar dedim, bak yağları aktı işte.
Abi sinirli;
Bak annemle gidiyorsunuz diye ses çıkarmadım, orda marslı oğlanlara falan bakmak yok.Kırarım bacaklarını ona göre.
Amca;derdini anlatmaya çalışıyor.
Ben aralara sıkışırım.Gaynım bakanlıkta misteşar yardımcısı. Beni de alıver oğlum.Muavine cebindeki kartı göstermekte;
Kart hamili yakınımdır,kontenjandan gemiye alınması rica olunur.
Ahmet Işıkara soruları cevaplıyor.;
-Hayır, beklenen büyük İstanbul depremi ile Mars'taki fay hatları arasında bir bağlantı yoktur.
-Mars'ta su sıkıntısı yokmuş diyorlar.
Teyze plastik bidonu gemiye binen oğlunun eline tutuşturmaktadır;-Bana gelirken mars suyu getirmeyi unutma,kırk derde deva dedi hoca efendi.
Oğlan bozuk çalıyor;
-Ya anne ya, bidon taşımayı sevmiyorum demedim mi sana.
Kız sevgilisi ile vedalaşıyor.
-Gidince benim telefonu çaldır ,kapat.Mars'tan arayınca hem sana hem bana yazıyormuş.Kontür gitmesin.;

14 Ağustos 2007 Salı

Ateşe yazdım adını

Ateşe yazdım aşkımızı,
Turuncuyla aldattım
Tutkumuz kaybolmasın diye.
Suya anlattım sevgimizi
Saflığıyla kutsasın ,
Tılsımıyla yaşatsın diye.
Yağmurlarla konuştum,
Sensizlik göz yaşlarımı
Yolladım bulutlarla sana ,
Kırgın yüreğinin çatlaklarından
Belki mor matemine sızar da
Sevgime yer açar diye
Rüzgara fısıldadım adını,
Kulağına fısıldasın adımı
Ve sen İzimi kaybettiğin yollarda
Beni hiç unutma, unutama diye
Mehtabı susturdum ellerimle
Duymaman için hasretten başkasını,
Dilek ağaçları büyüttüm
Ruhumuzun ıssız cehenneminde
,Terk ettiğimiz cennete
Dönüşün yarınlara geç kalmasın diye
Ay ışığından elbiseler diktim kendime
Yıldızlardan taç taktım
Beni yine prenses zannet
Rüyalarının kapılarını aç diye
Yaseminlerden şarkılar yazdım sana
Aşkımızın baharı silinirken
Tenimin kokusunu hatırla
Islak gecelerimizde tutsak kal diye
Papatyalardan fal tuttum,
Gururlara inat ,beni hala
Seviyor sevmiyor musun diye
Tuzaklar kurdum sonunda kadınca
Güneşe rüşvet verdim
Kendini saklasın,
Üşü ,don ,titre o yalnızlığınla,
Sana nasıl sarıldığımı hatırla
Çabucak geri dön diye....

18 Temmuz 2007 Çarşamba

Adını sildim gönül hanemden1

Rüzgar yalıyor bedenimi
Tatlı bir meltem esintisidir yüreğimi oynatan
O çok sevdiğin saçlarım vardı ya
Onlar her zamankinden güzel
inci taneleri var her bir telinde
Hayallerden bir ağ ördüm
Yüreğime giydirdim elbise diye
Benden başka
Kimseye görünmeyen pembe
Bir geleceği yakalayabilmek için
Yakınımda dalga sesleri
Elimi uzatsam tutacağım sanki
Ayağımın altında kızgın kumlar
Avuçlarımın içinde güneş
Deniz maviden mavi,
Gökyüzü ümitlerimi aydınlatıyor
Karanlık gecelerin kuytu köşelerine saklanan
Hüzünlerin perisi değil
Altın bir deniz kızıyım ben
Hem karada hem denizde yaşayabilirim
İstersem yakamozlar saçarım
Parıltılar veririm hayata
Kumlarda gezen kırmızı yengeç,
Suda yüzen minik bir balığım
Gümüş pullarımla ışıl ışıl
Kayar giderim yaşamın içinden
Ben mutluyum ...evet mutlu

Adını sildim gönül hanemden 2

tablo:Selin aktan(Tropical seri)
Tüm kederler akıp gidiyor üzerimden
Anılarım kelebek kanatlarında
Salkım saçak yıldızlarla bezenmiş
Deri değiştiriyorum
kertenkelenin altınlara büründüğü gibi
menekşeden tüller takıyorum hayata
Uçabilirim istersem biliyorum
Rengarenk kanatlarımla zamanın her yerine
Şeffaf gibiyim silkindim tüm geçmişimden
Öyle hafif öyle güzel ki gecelerim
Sevgilim seni terk ettim ben
Söylemedim bunu sana daha ama
Gönül hanemden sildim ismini
Yazarken sormamıştım ki
Silerken niye sorayım
Sen zaten sevdiğimi de bilmiyordun
Yarattığın fırtınaları da
Varsın bu gün
Seni öldüren son hatanı da bilme
Hep derdim ya sana
Eski tanıdık bir diş ağrısının
Bitmesi gibidir aşklar bazen
Ummadığın bir anda gelir
Tam alışıp
Hiç bitmeyecek derken
bir de bakmışsın sızısı yok artık
Sisler arasından döndüm artık dünyaya

bir zamanların gönül çeleni
Teşekkür ederim hatalarına
Çünkü bak özgürüm yeniden
Ağından kurtulan bir kelebek gibi
Son verdim aşka tutsaklığa
Kanat çırptım gökyüzüne
Kapında çiçekler bulursan yarın
Şaşırma sakın
Yeni bir hayata yelken açmış
Eski bir sevdalının son vedasıdır dersin
Ne varsa kapatılmış hesapların
İstemem bir faturası bile çıkmasın sana
Değmez geçmişi sorgulamaya
Kalbimde izler bırakan prangaların kilidi kırıldı ya
Sen de mutlu ol fark etmez artık bana
Çünkü nihayet sensizde mutluyum ben
Yeniden çok ama çok mutluyum
Sitem yok ,pişmanlık hiç yok bu hanede
Ben sadece özgürlüğümü kutluyorum...



25 Haziran 2007 Pazartesi

BANA KALPSİZSİN SEN DERDİN YA

Bana kalpsizsin sen derdin ya
Ah keşke olsaydım
Acımazdı o zaman yüreğim böyle
Gerçek gülücükler olurdu yüzümde
Sarmazdım yaralarımı köşe bucak gizlice
Geceler uzamaz
Gündüzler bölünmezdi hayalinle
Bir kelebek ömrü kadar kısa sevdalara
Yapışıp kalmazdım ümitsizce
Su gibi akar giderdim hayatın içinden
Ah ne olur biraz kalpsiz olsaydım

BİRGÜN BİR YERDE BULUŞACAĞIZ

Biliyorum
Bir gün bir yerde buluşacağız
Ne geride bıraktıkların olacak
Ne de oradan gideceğin bir yer
Ben çıplak bedenim
Çocuksu masumiyetimle
Senin için orada olacağım
Saçlarını okşayıp
Dudaklarından kiraz tadı alacağım
Bu defa sevdaların kenarında değil
Tam ortasında olacağız
Sadece sen ve ben
Ne geçmiş aşkların üzüntüsü
Ne gelecekteki sevgililerin beklentisi
Her şeye yeniden başlayacağız
Biliyorum
Bir gün bir yerde buluşacağız

AŞK ÇOCUKLAR İÇİN DEĞİLDİR SEVGİLİM

Bir şanstı bizimki
Kullanamadık
Aşktı aramızdaki
Yaşayamadık
Masumdu hislerimiz
Koruyamadık
Sevgiydi var olan
Büyütemedik
Çocuktuk aslında
Büyüyemedik

ÇAĞIRMAZSAN HİÇ GELMEM

Ne olur anla beni
Çağırsan da gelemem
Kalbim sende
Bedenim bende
Bir gurur ki aramızdaki
Çağırmazsan bil ki
Hiç gelemem

KALBİM SENDE KALDI

Gitmem lazım sevgilim
Biliyorsun
Verilmiş sözlerim var
Herşeyimi aldın
Diyorsun
Kalbimi bıraktım ya sana
Bir de anılarımızı
Ben mi
Ruhu olmayan bir beden
Neye yarar sen ce?
Kalbim sende kaldı dedim ya...

YAŞANMAMIŞLIKLARI SANA BIRAKTIM BEN

Aşk mı gurur mu derken
Yaşanmamışlıkları
Sana bıraktım ben
Yaşadıklarımızı alıp gittim
Tek fark
Benimkiler de
Soru işaretleri yoktu...

ZAMANI DONDURDUM DUN GECE

Zamanı dondurdum
Dün gece
Sen uyurken yanımda
Dışarıda kar yağıyordu
Ellerini sevdim usulca
Her bir nefes de
Aşkımı fısıldadım sessizce
Bir ömre yetecek kadar
Seyrettim bebek yüzünü
Sen mışıl mışıl uyurken
Rüyalarda gezinirken...
Tüm sevgimi verdim sana
Öylesine sessiz ve beklentisiz
Biliyordum son gecemizdi bu
Sabah olduğunda
Gitmiştin....

20 Mayıs 2007 Pazar

ELİMDE OLSAYDI

Elimde olsaydı
Bir çin biblosu yapardım seni
Ufacık tefeciksin ya
Çalışma masama koyardım
Oradan bakardın bana
Rengarenk taşlardan
Bir kolye yapardım belki de
Gelen geçen dokunur
Sever enerji alırdı boncuklarından
Hep etrafına ışık saçarsın ya
Bir yüzük yapardım senden
Tek taş olurdun parmağımda
Ne güzel hep elimde taşırdım seni
Onunla uyurdum geceleri
Seninle uyumayı severim bilirsin ya
Araba olsaydın wos wos ol isterdim
Evimin önüne park etmesi kolay olurdu
Ara sıra camdan bakar görürdüm seni
Hala orada mısın
Beni bekliyor musun diye
Hani arada sırada kaçar
Gidersin ya
Kedi olsaydın bari evimde
Sepetinde uyur
Mırıl mırıl mırıldanırdın
Her gün beslerdim seni
Arada bir omuz silker
Karakter atardın bana
Homur homur homurdanırdın
Huysuz ve
Ele avuca gelmezsin ya
Ayna olsaydın keşke
Her gün kendimi görürdüm sende
Sen ben ,ben sen olurduk
Farkımız kalmazdı birbirimizden
Ayrılıkları sevmem bilirsin ya...

AFFETTİM

Herkesi affettim ben
Bana tüm o kötülük yapanları
Hatta seni bile
Kimseyle hesabım kalmadı
Eskimiş aşklarla dolu
Yırtık pırtık kalbimi yamadım
Çiçeklerle donattım her köşesini
Sevgi tünellerinde
Işık ışık dolaşıyorum
Hadi gel sarıl bana şimdi
Yarın ne olacak bilinmez
Belki yine kararır içim

KALBİMİ SANA GERİ VERDİM YİNE

Önce alındım ,
Sonra kızdım
Öfkeye dönüştü kırgınlığım
Paramparça ettim hayalini
Mahkum ettim binlerce kez
Gecenin duvarlarına vura vura
Kestim biçtim gömdüm seni
Kalbimi kilometrelerce
Uzağa fırlattım
Uzanıp alamayasın diye
Sonra bir gece birden
O ipeksi saçlarını hatırladım
Masumiyet çağının
Bebek buklelerini,
Ve
Bir demet saç uğruna
Kalbimi sana geri verdim yine ...

AŞKIMIZ BİTTİMİ DİYE SORUYORSUN

Aşkımız bittimi diye soruyorsun sevgilim
Oysa daha başlamamıştı bile
Yorgun aşkların ardından
Kimler seni böyle aceleci yaptı
Oysa benim aşklarım
Öyle uzun yaşanası
Öyle ağır ağır tadılası dır ki
Ben kor değilim sevgilim
Biliyorsun kor ateşi çabuk geçer
Benim aşkım
Uzun kışlardan sonra
İçini ısıtan ilkbahar güneşidir
Korkma aşkım
Ardından yaz da gelir
Hatta sonbahar bile
Bana nereden estiğimi sorma
Rüzgara hangi toprakları yaladığı
Güneşe hangi çölleri yaktığı
Irmağa hangi kayaları aştığı sorulmaz
Sen tadını çıkar şimdinin
Rüzgarım yanağından essin
Güneşimle ısın
Irmağımda yıkan
Mehtabımda dinlen
Sorma duygularımı....
Utanırım bilirsin!
Ellerim mi?
Hani sormayacaktın
Söylememem lazım biliyorum
Peki peki, bu bizim sırrımız olsun
Söz mü?
Onlar zaten hep senindi

KEŞKE

Hayat keşke hep turkuaz olsa
Engin denizlerdeki serin sular gibi berrak
İçinde rengarenk mercanlar ,
Balıklar yanımızdan geçip giderken
Ellerimizle tutup onları sevseydik
Keşke hiç kırılmasak, hiç alınmasaydık
Yaşamın her anından şeker tadı alsak
Ruhlarımız hiç yorgun düşmese
Sevgilerden karşılık ummasak
Beklentilerden yorulmasaydık
Anlaşılamadığımızı düşünmesek
Aşkın biz onu tadamadan
Yanımızdan geçip gidivereceği
İhtimaline bu kadar üzülmeseydik
Yaşadıklarımıza değil, yaşayamadıklarımıza
Kahretmesek, kalbimizi sırf o mutlu olsun diye
Sakınmadan karşımızdakine verebilseydik
O mutlu olunca sevinsek,
Ama mutsuz olduğunda da
Deli gibi üzülmeseydik,
Aşkımızı korkusuzca anlatabilsek,
Keşke onu inandırabilseydik

19 Mayıs 2007 Cumartesi

Bana geldiğinde

Bana geldiğinde sakındım kendimi
Korktum yeniden sevmekten
Ve kaybetmekten
Ama bir gün anladım ki
Benim bütün geçmiş hayatım
Zaten beni sana getiren bir yolmuş
Herşey senin için yaşanmış
Zaten aşklarda aşk değilmiş
Çocuk ruhum öyle sanmış
Şimdi sen varsın
Hayatımda bir tılsım gibi
Sanki mucize gibisin
Rüya desem değil
Gerçek bir aşksın
Sevdaların en güzeli
Mutluluk verilesi
Limitsiz sevilesi
İbadet gibi gizli
Güneş gibi aşikar
Ruhumu temizleyen
Duyguların en güzelisin
ve işte sevgilimsin